1 Eylül 2010 Çarşamba

GeCeden Dost

Yatağımdan kalkarken güne başlarkenki halime baktım. Önemli olmadığını ve dikkate değer olmadığını hissettim geceki rüyanın. Saklamanın sonu yok. Ancak dile gelince tükenişe benzeyen ifade hazır bekleyince vazgeçtim bu düşünceden. Aklımda her defasında hızla akacak resmi görünce ilkin umut depoluyorum. Sanma yolunu kaybetmiş adamın sözüdür bunlar. Yalın ayak gidince, sitemsiz, kulvarlarda çekeceğiz kendimize mis kokuları.

Reva olmasa da bunlar, evvelinin gerisinde durmasın diye, nerede kalınacağını yumruklarımda saklayacağım. Mazeretli olmak istemiyorum ya ondan bu hal. Hatamıdır benimki anlayamadan geceki tilki geldi aklıma… Nöbet mevzisine yanaşmış, uzun kuyruklu şirin yaratık.

Ziyaret sebebinin gereği ikramda bulundum suskundu, suskunluğunun sonrasında bakıştık. Çok sözleri var gibi inledi. Korkan kimdi? Üç beş metreye sokulmuş, namlunun ucunda, dokunuşluk bekleyişi vardı. Ama dertleştik bırakarak tereddütleri bir kenara. Gezdiği yerlerde seni sordum. Aradığımı gördüm dese de peşinden koşacağım sevinçten, belki de sarılacağım dostça aramızdaki tereddütlerle yoğrulmuş farklılıkları unutarak.

Garip nerden süzsen bakışmalarımızı garip hem de bir o kadar hoş. Çok dağılınca kendine kalmalısın dedim. Gözleri bıçak gibi kesti sözleri. Ardına bakmadan gitti. Küçük harflerle, içimde gezeni yanına al ve sen ona götür! Son bakışı,” herkes yola kendi gider, bulursa sıcak kıyafetler gibi iyiliği sarar bulduğunda kendine. Bana düşen, yola düşmek. Sarmasını dileyerek beni güzelliklerin hoşluklarda sende bol olsun” dedi. Sustum. Gece, bir dostun elinde seslendi. Kendime huzur içinde döndüm. Yolun açık olsun gece dostu .

Selametle

Hiç yorum yok:

YAĞMURUN SEVDASI